29 Ağustos 2010 Pazar

Susma Dayê! Sen Susarsan amedin surlarında oynayamaz çocuklar

Susma Dayê! Sen Susarsan amedin surlarında oynayamaz çocuklar Küser kırlangıçlar Dicle Susar Fırat Susar Bak Dayê Deniz darağacında Yusuf, Hüseyin yağlı urganda Bir kartal gibi kanatlarını açamadan Tekmeledi hepsi sehpasını Türkü söylercesine bağırdılar Halkların kardeşliği’ni Metin’i dövdüler dayê Taş duvarlar çatladı hırsından Sen niye susarsın hala? Küçücük bedeninde Uğur’un On üç kurşun. Oy hawar! Enes kanlar içinde. Ax yadê! Rozerin hâlâ üç yaşında Babası sarmış kollarıyla İçine gizleyecek gibi Cansız bedeninden habersiz… Agit’ler Mahir’ler Sinan’lar Hayri’ler… Kemal’ler… Onlar ki susmayasın diye zılgıtlarınla yeşersin diye “O Bérîtan sevdalar”a Canlarını verdiler. Ezgili sesiyle Ahmet Kaya: ‘Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen.’ diyordu oysa hem Diyarbakır anlar seni, hem de ben işte bunun için seviyorum ikinizi birden… Başkaldıran nergis gibi dâye Savaşa inat Mor menekşeler gibi gülsün dilin barışa dönsün dökülsün ezgilerle Dudaklarından Ne Munzur sussun ne de Zap Le dayê bak gözlerim Heval Erdal’ın gözleri Yarınları muştuluyor. Susmaaaaaa! Susma Dayê Sen Susarsan, Dicle susar… Fırat susar… Sen susarsan Özgürlük susar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder